Yeni bir listening & speaking videosundan merhaba! Bu derste bana en sık sorulan sorulardan biri olan, “Amerikan İngilizcesi ile İngiliz İngilizcesi arasındaki fark nedir?” sorusuna yanıt arayacağım. Bu arayışımda bana yardımcı olacak, iki İngiliz, iki de Amerikalı eğitmenimiz olacak. Yabancılarla konuşturan uygulamaları tanıttığım ilk videomdan tanıdığınız Soren ve yeni birer yüz olan Abigail, Jamie ve Asa.
Bu görüşmelere geçmeden önce, yabancılık çekmemeniz açısından İngiliz ve Amerikan İngilizceleri arasındaki temel bazı farklardan bahsedelim. Bunların ilki telaffuzda yaşanıyor. Örneğin, İngilizler “r” harfini yutarak, bazen “a” harfine benzer bir şekilde telaffuz ederken, Amerikan İngilizcesinde r’nin tonlaması çok daha belirgin oluyor.
Öte yandan, İskoçya’da konuşulan İngilizcenin İngiliz aksanına benziyor olması gerekirken tam aksi oluyor ve “r” harfi, Amerikan İngilizcesinden de daha vurgulu bir şekilde telaffuz ediliyor. Bunun örneklerini Jamie’yi dinlerken göreceğiz, çünkü kendisi İskoçyalı ve müthiş bir İskoç aksanına sahip.
Diğer önemli fark ise kelime seçiminde yaşanıyor. Örneğin, İngilizler “tatlı” için “sweet” kelimesini kullanırken Amerikalılar genellikle “candy” sözcüğünü tercih ediyor.
Hatta bazen aynı sözcük kullanılsa bile aralarında yazım farklılıkları olabiliyor. Bunu, taa sekizinci videomda bahsettiğim color örneğinde görebiliriz.
Yine benzer şekilde, bazı düzensiz fiillerin ikinci ve üçüncü halleri farklı olabiliyor. Mesela, “dream” sözcüğünün çekimleri Amerikan İngilizcesinde düzenli fiiller gibi yapılıp, dream- dreamed – dreamed olarak kabul görürken, İngiliz İngilizcesinde dream – dreamt – dreamt gibi bir kullanım yaygın.
Gramer söz konusu olduğunda da iki aksan arasında ufak tefek farklar görülebiliyor. Have ve have got farkı, ya da Amerikalıların present perfect yerine, daha kısa olduğu için sözlü dilde simple past kullanmaları buna örnek.
I have got a YouTube channel. – I have a YouTube channel.
I have seen a Jaguar. – I saw a jaguar.
İşte İngiliz ve Amerikan İngilizcesi arasındaki farklar özetle bu şekilde. Netice olarak, bir İngiliz ile Amerikalının anlaşmasını imkansız kılacak derecede büyük farklar söz konusu değil. Ben bile, yarı Türkçe, yarı İngilizce, yarı da Amerikan aksanımla hepsiyle rahatça anlaşabiliyorum. Bu yüzden bana sıkça sorulan, “Hangi aksanı öğrenmeliyim?” sorusunun cevabı aslında bizde bitiyor. Hangi aksan bize yakın geliyorsa onu tercih edebiliriz.
Bir sonraki speaking & listening videosunda görüşmek üzere.
Hoşçakalın.