İngilizce öğrenmek istiyorsunuz.
Bu işi en kısa sürede halletmeniz lazım.
Dil kurslarına gittiniz ama faydası olmadı.
Dil kursuna gidecek vaktiniz yok.
COVID19 var, dil kursuna nasıl gideceksiniz!
Online eğitimler, Skype üzerinden özel dersler, yabancı hocalar…
Yığınla kitap aldınız, üst üste koysanız yarı belinize gelecek.
Nereden başlamanız, nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini bilmiyorsunuz.
Tam, “en iyi yöntem şuymuş” dediğiniz noktada, başka bir kişi çıkıyor ve en iyi yöntemin o değil bu olduğunu söylüyor.
Kafanız allak bullak mı oldu? Olmasın, ben buradayım! Biliyorum, siz şu anda benim saçımla ve sakalımla daha çok ilgileniyorsunuz ama onları unutun, söyleyeceklerime odaklanın. Bunu başarabilirsiniz. Evet, internet bir bilgi çöplüğü ve kafanızı karıştıran çok fazla şey var. Bunların hepsini ben de biliyor, görüyor ve değerlendiriyorum. Uykuda İngilizce öğreteceğini vaat ededen tutuna da 5 günde İngilizce öğreteceğini iddia edip tonlarca para alan kurumlar var.
Peki ben bu denklemin neresindeyim? Aslında genellikle sonuç kısmında yer alıyorum, çünkü gelen yorumlara baktığımda, sayısız yöntem denemiş, dil kurslarına gitmiş, alıp kullanamadığı onlarca kitaba yatırım yapmış kişilerin, çözümü bu kanalda bulduğunu görüyorum. Bunun sebebi ise, olaya hem bir eğitimci hem de bir öğrenci gözüyle bakıyor olmam. Konu anlatımı videolarında gördüğünüz, en ön sırada oturan ve arada sırada can alıcı sorular soran o öğrenci aslına benim. Benim de İngilizce öğrendiğim, öğrencilik yıllarımda kafama takılan ama bir türlü cesaret edip soramadığım soruları soruyor. Yani işin özü, bu kanalda empati kuruluyor ve konu anlatımları ona göre yapılıyor.
Ancak kanalın başarılı olmasının tek sebebi bu değil. Yıllar önce, bir ders anlatımı sırasında fark ettiğim ve kendimin de o ana kadar yapmış olduğum büyük bir hata var. (July’ı “culi” diye telaffuz etmiş olmamın dışında). Bu hata, İngilizceden Türkçeye doğru bir eğitim vermek. Halen Türkiye’deki neredeyse tüm yabancı dil eğitim kurumlarında tekrarlanmakta olan bu hata, bizim çok iyi birer dinleyici olmamızı sağlıyor. Yani, sosyal ilişkiler bakımından düşünecek olursak, sevgili Doğan Cüceloğlu bunu çok iyi bir meziyet olarak nitelendirebilir, ancak konu yabancı dil eğitimine geldiğinde durum biraz daha farklı oluyor. Pasif birer dinleyici olmanın en iyi yolu, bol bol İngilizce metinler okuyup, şarkılar dinleyip bunları Türkçeye çevirmekten geçiyor. Bu sayede anlayan ama konuşamayan bireyler oluyoruz. Zaten konuşma özgürlüğümüzün kısıtlandığı şu dönemlerde…
Peki aktif birer konuşmacı olmak için ne yapmak gerekiyor? Bol bol konuşmak mı mesela? Evet öyle, ama konuşmak o kadar da basit bir şey değil. Aslında dildeki en zor şey. Bu zorluğu kısmen de olsa aşmanın yolu ise ilk önce daha basit olandan başlamaktan geçiyor. Hatırlarsanız, karateci Çocuk filminde Bay Miyagi, Daniel’a ilk başlarda anlamsız gelen bazı görevler veriyordu. Sonrasında ise bu egzersizlerin her birinin birer amacı olduğu ve aslında ileriye yönelik yatırımlar olduğu anlaşılıyordu.
İşte ben de size bunu öneriyorum; kolaydan zora doğru gidin ve öncelikle kağıt üzerinde Türkçeden İngilizceye düşünmeye çalışın. Yazılı metinleri çevirirken konuşma ortamının stresi ve hızı söz konusu olmayacağı için konuları daha rahat kavradığınızı göreceksiniz. Bileğiniz, yani diliniz yeterince güçlendiğinde ise artık ringe çıkıp konuşmaya başlamalısınız, çünkü hatalarınızdan öğrenebilmeniz için birkaç tekme yemeniz, hatalı cümle kurmanız, “How are you?” diye sorulduğunda, “I’m doing great.” demek yerine, “I am very good!” demeniz gerekiyor. July’ı “culi” diye telaffuz etmemeniz gerektiğini anlayacağınız tek yer, konuşma ortamı olacaktır.
Her bir konu anlatımı videomun sonunda, sırasını belirten bir numara olmasına rağmen bana en sık sorulan sorulardan birisi şu: “Videolarınızı hangi sıraya göre izlemeliyim?” Eee benim de bu durumda. İşleri sizin için daha da kolaylaştırmak adına bir oynatma listesi hazırladım. Bu videonun sol üst köşesindeki (i) harfine tıklayarak da ulaşabileceğiniz bu listede, tüm videolarım yayınlandıkları sırayla yer alıyor. İşte, “Nereden başlamalıyım?” diye soranlara vereceğim en güzel yanıt bu: Bu oynatma listesindeki 1. videodan başlayın. Ancak videolardaki bazı bilgilerin İngilizce Konu Anlatımı kitabımda güncellendiğini ve bazı hataların düzeltildiğini hatırlatmakta fayda var. Elbette sadece videolarla da yol kat edebilirsiniz ancak kitapları edinmeniz size hız kazandıracaktır. Hedefinize yaya gitmek veya arabayla gitmek gibi bir şey bu.
Aralarda karşınıza çıkacak olan Bonus Videolarda, o ana kadar aklıma gelen tavsiyeleri paylaşıyorum, üçüncü sitelere linkler veriyorum, dinleme, okuma, yazma gibi, dilin diğer alanlarına yönelik olarak neler yapabileceğinizi anlatıyorum. Bonus videoları asla atlamayın, hatta mümkünse bu eğitim serisine onlarla başlayın.
Hepimizin yüzümüze maskeler taktığı bu dönemde bol bol vaktiniz var. Parayla bile satın alamayacağınız kalitede eğitim içerikleri sunan İngilizce Konu Anlatımı isimli, bu ücretsiz kanal var. Yani, İngilizce öğrenmemeniz için hiçbir sebebiniz yok. “Kendi başıma çalışamıyorum, üşeniyorum, bir noktadan sonra kopuyorum” diyorsanız sizde eksik olan tek şey motivasyondur. Motivasyonu sağlayacak olan ise iki şey var: 1) Özdisiplin 2) Yumurtanın kapıya dayanmış olması. Gelin, bu ikincisi yaşanmadan bu işi bitirin ve Türkiye insanı olmaktan çıkıp, dünya insanı olun.
Ha bir de şu alttaki zil simgesine tıklayın ki, yeni bir video yayınladığımda ilk sizin haberiniz olsun. Burada yayınlamadığım pek çok duyurudan, haberden ve indirim kuponlarından faydalanmak için ise @ozerkirazingilizce Instagram hesabımı takip edin.
Sağlıklı günler diliyorum.