Merhaba. İngilizce konuşma dersleri isimli bu Bonus derste, İngilizcede kurmamız gerekebilecek temel cümleleri nasıl kuracağımızı anlatacağım. Cümleleri kurarken nereden başlamamız gerektiğini ve nasıl bir yol izleyeceğimizi örneklerle açıklayacağım. Konuşmak bir bakıma Türkçe düşündüklerimizi İngilizceye aktarmak olduğundan yine Türkçeden-İngilizceye doğru giden bir yaklaşım izleyeceğim. Bunun benzerini 30. derste de yapmıştık ve ilk dersten otuzuncu derse kadar öğrendiklerimizi pekiştirmiştik. Şimdi ise 31. dersten başlayıp 60. derse kadar olan süreçte anlattığım konulardan örnekler yapacağız.
1- İlk örneğimizle başlıyorum. Diyelim ki pasaportumuzu aldık, bir tura yazıldık ve yaz tatilinde Hawaii’ye gideceğiz. Bir arkadaş sohbeti sırasında sorulan “Abi tatilde nereye gidiyorsunuz?” sorusuna göğsümüzü gere gere şu cevabı vereceğiz “Tatilimizi Hawaii’de geçireceğiz.” Nasıl söylersiniz? (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Hani tura yazılmışsınız, pasaportunuzu almışsınız gibi bilgiler verdim ya; bunlar kuracağınız cümledeki kesinliği anlatmak içindi ve bu yüzden bu cümleyi will yerine be going to ile kurduk. Spend fiilinin harcamak anlamının yanı sıra “geçirmek” anlamında kullanıldığına da dikkat edin. Bu konunun detayları için şu anda üzerlerine tıklayarak 31, 32 ve 33. derslere bakabilirsiniz.
2- İkinci örneğimiz gelsin. Diyelim ki birisiyle bir konu hakkında görüşmek istiyorsunuz ve “Biraz vaktin var mı?” diye soracaksınız. Nasıl sorarsınız? (Cevaba gitmek için tıklayın.)
34. derste cümlenin olumlu, olumsuz ve soru cümlesi olmasına göre ve nesnenin sayılabilen ya da sayılamayan bir nesne olmasına göre hangi nicelik sıfatını kullanacağımızdan bahsetmiştim. Ben burada içinde sayılamayan bir nesne olan “zaman” kelimesinin geçtiği bir soru cümlesi görüyorum. Bu durumda kullanabileceklerim some ve a little ile sınırlı. Bir de tabi dilde “yaygın kullanım” diye bir şey söz konusu. Mesela bu cümleyi some ile sormak gramer açısından mümkün olsa da a little ile sorulan bu şekli çok daha yaygın.
3- Üçüncü örneğimiz gelsin. Evde çok sıkıldınız ve akşam bir yerlere gitmek istiyorsunuz. Arkadaşınız eve geldiğinde ona “Bu akşam bir yerlere gidelim” diyeceksiniz. Nasıl dersiniz? (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Bu tür olumlu bir teklif cümlesinde let’s sözcüğünü kullanıyorduk ve kendisinden sonra da fiili yalın halde getiriyorduk. Bunu 35. derste söylemiştim. “Bir yer” anlamında ise anywhere ve somewhere tercih edebiliriz ama cümlemiz olumlu olduğu için somewhere kullanmak doğru oldu. Bunun detaylarını da 62. dersimde bulabilirsiniz.
4- Dördüncü örneğimizde birisine çok basit bir soru sormuş olalım ve “Bu soruyu cevaplayabilmelisin” diyelim. Nasıl söyleriz?
(Cevaba gitmek için tıklayın.)
Basit gibi görünse de içinde -meli/-malı anlamını verebilecek bir should veya must kelimesinin yanı sıra, -ebilmek anlamını verebilecek be able to ifadelerini birden barındıran bir cümle. Zorunluluğun derecesine göre should veya must’tan herhangi bir tanesini kullansak olur ama -ebilmek anlamını vermek için bu cümlede “can” kullanamayız çünkü can sözcüğü diğer modallar ile yan yana kullanılamıyordu ve bu ayrıcalık be able to’ya özgüydü. Bu iki konuya ait detayları da 36 ve 42. derslerde bulabilirsiniz.
5- Beşinci örneğimizde esneyen bir arkadaşımızı görmüş olalım ve onun için “Bence uykusu gelmiş olabilir” diyelim. Diyelim de nasıl diyelim? (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Esnemek ille de uykusu gelenlere özgü müdür ya da her esnediğimizde uykumuz mu gelmiştir? Hayır… Birisi yorgunluktan ötürü esniyor da olabilir. Yani biz sadece olasılıklardan birini belirtmiş oluyoruz ve -ebilmek anlamını vermek için bu sefer be able to değil, might kullanıyoruz. Aynı amaçla may veya could da kullanabilirdik. Konunun detayları 37. derste.
6- Altıncı örneğimizde karda mangal yapan bir grup çılgın Türk’ten biriymiş gibi davranarak gelecekte bu aktiviteyi yapacak olanlara küçük bir tavsiyede bulunalım ve şöyle diyelim: Yanınızda ekstra bir çift çorap getirseniz iyi olur. (Cevaba gitmek için tıklayın.)
“İyi olur” anlamını vermek için 39. derste öğrendiğimiz had better’ı kullandık. Had better, ‘istenilen şey yapılmazsa kötü şeyler olur’ alt mesajı barındıran bir modaldı ve kendisinden sonra fiili yalın halde yazıyorduk. Olumsuzu ise had better not şeklindeydi.
7- Yedinci örneğimizde, Roma’daki 1800 yıllık İmparatorluk Forumlarındaki sütunlardan birine bozuk parayla adını kazıyan ve 2000 Euro para cezasına çarptırılan diğer bir çılgın Türkü düşünerek şöyle demeye çalışalım: Tarihi eserlere karşı daha saygılı olman gerekiyor. (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Kırk nolu derste anlattığım be supposed to, yani “gerekmek” yapısını kullandık, çünkü be supposed to kullanımında, istenilen davranışın üçüncü kişiler tarafından beklenilen davranış olduğu alt teması vardı. Bu cümlede toplum ve yasalar bunun böyle olmasını beklediği için be supposed to kullanmak yerinde oldu. Özneye ve zamana göre değişen “be” kısmını ise bu cümlede are şeklinde kullandık. Yine bu cümlede “daha” anlamını vermek için de 47. derste anlattığım more kelimesini kullandım. Hatırlarsanız, daha anlamını vermek için more kelimesini birden fazla heceli sözcüklerin önünde, -er takısını ise tek heceli sözcüklerin sonunda kullanıyorduk.
8- Sekizinci örneğimizde bir kafeteryada olduğumuzu hayal edelim. Siparişlerimizi tepsimize almış ve boş masa arayışına girişmiş olalım. Her yer dolu olsun. Biz de gözümüze kestirdiğimiz ve yanı boş olan birinin yanına gidip “Sakıncası yoksa yanınıza oturabilir miyim?” diyelim. (Cevaba gitmek için tıklayın.)
“Sakıncası var mı” anlamına gelen would you mind/do you mind yapısıyla bu tür kibar ricalarda bulunabiliyorduk. Hatta kibarlığı bir derece daha ileri taşımak istersek fiilin ikinci halini bile kullanabiliyorduk. Rica edilen şeyi kendimiz yapacaksak içinde if geçen bu yapıyı, karşımızdaki kişinin yapmasını isteyeceksek de fiil+ing yapısını kullanıyorduk. Bu konunun tüm detaylarını 41. derste bulabilirsiniz.
9- Dokuzuncu örneğimizde özel harekatçıların baskın yapmaya çalıştıkları evin çelik kapısını bir türlü kıramadığı ve bir süre sonra pijamalı bir adamın kapıyı hiçbir şey olmamış gibi rahatlıkla açtığı o meşhur videoyu düşünerek şöyle demeye çalışalım: “Özel harekatçılar kapıyı kırmaya çalışırken pijamalı bir adam kapıyı açtı.” (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Bu cümlede 43, 44 ve 46. derslere gönderme var çünkü cümlede hem past continuous tense, hem de bir as bağlacı kullanılmış. Kapıyı kırmak bir anda gerçekleşmediği için (hatta hiç gerçekleşmediği için) bu kısmı past continuous tense ile söylemek uygun oluyor. Yine bu kısımdaki -iken anlamını ise as veriyor ama as yerine pekala while da kullanabilirdik. Kapıyı açmak ise bir anda gerçekleşen bir eylem olduğundan bunu simple past tense ile söylüyoruz.
10- Onuncu örneğimizde sürekli önünden gelip geçtiğimiz ve üzerinde “satılık” yazısı olan bir evin nihayet bir gün satılmış olduğunu görmüş olalım. Evi kimin satın aldığını merak ediyoruz ve mahallenin bakkalına gittiğimiz bir gün “O evi kim satın almış?” diye sormak istiyoruz. Mahallenin bakkalının İngilizce bildiğini varsayarak bu cümleyi ona nasıl söyleriz? (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Sonu -mış/-miş ile biten bu tür cümleleri yakın geçmiş zamanda kurmamız gerektiğini 51. derste anlatmıştım. “O evi kim satın aldı?” diye sormak isteseydik de “Who bought that house?” derdik. Her iki cümle de 45. derste öğrettiğim özne sorusu kapsamına girdiğinden olumlu cümle yapısıyla kuruluyor ve bundan ötürü son cümlede fiilin ikinci hali kullanılıyor.
11- On birinci durum örneğimizde benim gibi, futboldan zerre kadar anlamayan birinin şu soruyu sorduğunu düşünelim: “Türkiye’deki en yetenekli futbolcu kim?” Farklı takımları tutan kalabalık bir arkadaş grubunu bir süre oyalamaya yetecek olan bu soruyu İngilizcede nasıl sorarız? (Cevaba gitmek için tıklayın.)
“En” anlamını katmak için 48. derste öğrettiğim superlative adjectives, yani en üstünlük sıfatlarını kullandık. Niteleyeceğimiz kelime birden fazla heceliyse başına most, tek heceliyse sonuna -est koyuyoruz. Skillful çok heceli olduğu için most kullandık.
12- On ikinci örneğimiz gelsin. Bir köprüde bungee jumping yapanları izliyoruz ve yapsak mı yapmasak mı kararsızız. İşletme sahibi usulca yanımıza sokuluyor ve “Göründüğü kadar zor değil” diyor. Bunu İngilizce söyleseydi nasıl söylerdi? (Cevaba gitmek için tıklayın.)
İngilizcede “kadar” anlamını as … as kalıbıyla veriyorduk ve sıfatı ya da zarfı arasına yazıyorduk. Look fiili ise “görünmek” anlamını verebiliyor. Görünmek genel bir durum olduğundan geniş zaman kullandık ve hatta -s takısı bile getirdik. Konunun detayları 49. videoda.
13- On üçüncü örneğimizde birbirine çok benzeyen ikiz kardeşleri gördüğümüzü düşünelim ve onlar için “Onlar birbirine çok benziyor” diyelim. Tabi bunu İngilizce diyelim. (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Dikkat ederseniz “birbirine” anlamını veren bir sözcük kullanmadım çünkü alike kelimesi tek başına “birbirine benzer” anlamını verebiliyordu. Bunu elli kere söylemedim ama ellinci derste söyledim.
14- On dördüncü örneğimizde belirli bir mesafe arayla arka arkaya duran iki kediden öndeki dile gelsin, hatta gelmişken İngilizce diline gelsin ve arkadaki kedi için şöyle desin “Yarım saattir beni izliyor.” (Cevaba gitmek için tıklayın.)
“Half an hour” bir zaman dilimi olduğu için başında for kullandım. Olay geçmişte başlayıp halen devam ettiği için de Present Perfect Continuous kullanmayı tercih ettim. Detaylar 53. derste.
15- On beşinci örneğimizde daha önce kitabını okuduğumuz bir filmi izlemiş olalım ve izledikten sonra da “Filmi izlemeden önce kitabını okumuştum” demeye çalışalım. (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Geçmişte yapılan iki eylem söz konusu ancak biri diğerinden daha önce yapıldığından o kısmı 54. derste anlattığım past perfect tense ile kurduk.
16- On altıncı örneğimizde eve geç bir saatte döneceğimizi hayal edelim ve “Ben eve geldiğimde eşim beni bekliyor olacak” diyelim. (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Türkçedeki “-iyor + olacak” ifadesini İngilizceye çevirirken future continuous tense kullanabileceğimizi 56. derste anlatmıştım. Will yerine be going to kullansaydık da bu zamanda hiçbir farkı olmazdı.
17- On yedinci örnek cümlemizde evliliği aceleye getirmeyip, evlenmeden önce 3 yıl boyunca çıkmış olan bir çiftten bahsediyor olalım ve “Evlenmeden önce üç yıl boyunca çıkmışlardı” diyelim. (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Evlenmeleri geçmişte olmuş, çıkmaları onun da öncesinde olmuş ve hatta uzunca bir süre de devam etmiş. Dolayısıyla past perfect continuous kullanımı için gerekli zemin hazırlanmış. 55. dersimde bu zamanın tüm detaylarını bulabilirsiniz.
18- On sekizinci örneğimizde gelecek dönemde de seçimleri kazanacağını düşünen ancak ekonomik bir krizin patlak vermesiyle seçilemeyen bir partiyi kastederek şöyle diyelim: “Sonraki seçimi de kazanacaklarını düşünüyorlardı ama ekonomik bir kriz patlak verdi ve kazanamadılar.” Bu karmaşık cümleyi İngilizcede nasıl söylersiniz? (Cevaba gitmek için tıklayın.)
“Kazanacaklarını düşünüyorlardı” kısmındaki “–ecek/-acak + -dı/-di” anlamını vermek için would kelimesinden faydalanabiliyoruz. “Düşünüyorlardı” derken de düşünmek fiili bir durum fiili olduğundan past continuous değil, simple past tense kullandık. Devamında ise yine simple past tense kullanarak ekonomik kriz patlak verdi dedik. “Patlak vermek” deyiminin İngilizcesi break out. 60. derste da bu konunun detaylarını bulabilirsiniz.
19- On dokuzuncu örneğimizde, 19 Mayıs günü mezuniyet töreni yapacak olan bir grup çılgın Anadolu lisesi öğrencisi şöyle diyor olsun: “Haziran ayından önce mezuniyet törenimizi yapmış olacağız.” (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Bu cümlede “–mış olacağız” anlamını vermek için 57. derste anlattığım future perfect tense’i kullandık. Yine bu zamanda da will ve be going to arasında hiç fark olmadığı için pratik olsun diye will kullandım. Büyük şeyleri organize etmek için hold fiilinin kullanıldığına da dikkat edin.
20- Yirminci ve sonuncu örneğimizde elektroniğe çok hevesli olan ve üniversitede elektronik okumak isteyen ancak sayısalla arası iyi olmadığı için eğitim sistemimizin kurbanı olan ve İngilizceye yönelen birinin hikayesini anlatacağız: “Elektronik okuyacaktım ama matematikte iyi değildim.” (Cevaba gitmek için tıklayın.)
Bu cümlede 59. derste öğrendiğimiz “geçmişte gelecek” yapısını kullanarak “was/were going to” yani “-ecekti/-acaktı” anlamını verebiliriz. 60. derste öğrendiğimiz would ile bu cümleyi kurmak doğru olmayacaktır çünkü burada yan cümle değil, bağımsız bir cümlemiz var.
CEVAPLAR
1- We are going to spend our vacation in Hawaii. (Geri dön)
2- Do you have a little time? (Geri dön)
3- Let’s go somewhere tonight. (Geri dön)
4- You should be able to answer this question. (Geri dön)
5- He might be sleepy. (Geri dön)
6- You had better bring an extra pair of socks with you. (Geri dön)
7- You are supposed to be more respectful to historical artifacts. (Geri dön)
8- Would you mind if I sit with you? ya da Would you mind if I sit by your side? (Geri dön)
9- As the special ops were trying to break into the door a man in his pajamas opened the door. (Geri dön)
10- Who has bought that house? (Geri dön)
11- Who is the most skillful footballer in the Turkey? (Geri dön)
12- It isn’t as hard as it looks. (Geri dön)
13- They are so much alike. (Geri dön)
14- He has been staring at me for half an hour. (Geri dön)
15- I had read the book before I watched the movie. (Geri dön)
16- My wife will be waiting for me when I come home. (Geri dön)
17- They had been dating for three years before they got married. (Geri dön)
18- They thought they would win the next elections but an economic crisis broke out and they couldn’t. (Geri dön)
19- We will have held our graduation ceremony before June. (Geri dön)
20- I was going to study electronics but I wasn’t any good at Mathematics.(Geri dön)
İngilizce Konuşma Dersleri için 3 cevap