İngilizce Öğrenmek





İngilizce öğrenmek… Hepimizin rüyası… Belki de şu an burada olma sebebiniz… Size yeni iş kapıları açacak. Yüksek lisans yapabileceksiniz. Ya da o sınavı geçtiğinizde terfi alacaksınız. Yurtdışına çıkmanızın önündeki tek engel… Hazırlık sınıfını atlayacaksınız!
Sebebi ne olursa olsun, İngilizce öğrenmek çoğumuzun istediği ancak bu süreçte yaptığımız bazı yanlışlardan ötürü bize biraz zor görünen bir uğraş. İşte bu videoda tam da bu yanlışlardan bahsedeceğim.
Şu ana kadar yayınladığım videolarımın çoğunda, İngilizce öğrenirken yapmamız gereken şeylerden bahsettim ki onlara şu oynatma listesinden ulaşabilirsiniz. Bu videoda ise yapmamamız gereken şeyleri anlatacağım. Doğrular kadar yanlışları da bilelim ki o tipik hatalara kendimiz düşmeyelim.
Akılda kalması açısından bunları sizin için numaralandırdım ve bu videonun açıklamalar kısmına başlıklar halinde ekledim. Şimdi ilkiyle başl…
Yalnız, siz biraz önce sabredemeyip, videoyu durdurup açıklamalar kısmına baktınız değil mi? Ya da bakmadıysanız, lafım bakanlara gelsin.

İşte ilki bu: Sabırsızlık.
Size güzel şeyler söylemeyi isterdim ama İngilizce öğrenmek maalesef biraz sabır istiyor. Beş ayda, beş haftada, beş günde öğrettiğini iddia edenler var. Az önce o videoyu durduranların sayesinde güzel iş de yapıyorlar ama gerçekte durum bundan biraz farklı. “Hocam benim bi arkadaş var, dile çok yetenekli. Amerika’ya gitti, iki ayda öğrenip geldi İngilizceyi”. Çoğunuz buna benzer şeyler duymuşsunuzdur; motivasyon yıkıcı cümlelerdir ama iki ayda öğrenilen o İngilizce, iki lafı bir araya getirmeye ancak yetecek düzeyde oluyor ve genelde de iki ayda unutuluyor.

“İngilizce öğrenmek biriyle çıkmaya benzer” diyordu okuduğum bir söz. “İlk birkaç ay, her şey eğlenceli ve keyifli gelir, ancak sonrasına o ilişkiye ciddi bakıp bakmamaya karar vermeniz gerekir” diye devam ediyordu. Özel ders verdiğim dönemlerde, öğrencilerimin büyük bir kısmı bu “ciddi bakma” eşiğinde motivasyonunu kaybediyordu, çünkü konular artmakla kalmayıp, zorlaşıyordu. Dolayısıyla, bu işe girmeden önce kendimize ilk olarak şunu sormalıyız: Yeterli sabrı gösterebilecek miyim?

İngilizce öğrenirken yapılan ikinci hatayla devam edelim: Mükemmeliyetçilik.
İsmine baktığımızda Atatürk ilkelerinden biri gibi geliyor kulağa ama İngilizce öğrenirken bizi son derece yavaşlatabilecek bir şey. Dildeki karşılığı ise, “Mükemmel konuşamıyorsan konuşma!” şeklinde. Bizde böyle bir şey var… Özellikle dil kurslarında, başkalarının hatalarıyla alay etme değil de o hataları gördükçe rahatlama, “başkaları da yapıyormuş aynı hataları” şeklinde bir teselli bulma, sadistçe bir zevk alma durumu söz konusu. İşte durum böyle olunca, kendimize karşı olan hata yapma toleransımız da aslında azalıyor ve mükemmel olmaya çalışıyoruz. Biz cümleyi doğru şekilde kurayım diye düşünüp dururken, üstüne onlarca cümle daha kuruluyor.

Mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakıp, hatalarımızdan öğrenmeye çalışmalıyız. Zaten üç kere hata yaparsak, dördüncüde karşımızdakinden doğrusunu duyup düzeltiriz.

İngilizce öğrenirken yapılan üçüncü hata: Pratik yapmamak
Bunu bir örnekle açıklayım. İngilizce Konu Anlatımı kitabımı yazmaya başlarken, bu amaçla kullanılan Adobe Indesign programının eğitim videolarını izlemiştim. Gayet güzel bir anlatımdı ve bir motosiklet kataloğunu bile hazırlayabilecek düzeyde öğrenmiştim. Gelin görün ki araya biraz zaman girdi ve kitap yazım işi ertelendi. Ben ise, programı öğrenmiş olmanın verdiği rahatlıkla, ne zaman olsa yazarım diyordum. Nihayet o zaman geldi, bilgisayarın karşısına geçip programı açtım ancak bir elim farede, diğer elim klavyede, ekrana bakarken buldum kendimi. Daha birkaç ay önce öğrendiğim programı tamamen unutmuştum, çünkü pratik yapmamıştım.

Dil öğrenmek de aynen böyle işte. Öğrendiklerimizi kalıcı kılmak için pratiğe dökmek gerekiyor çünkü kullanılmayan bilgi unutuluyor. “Hocam kimi bulup kiminle konuşacağız?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Eskiden olsa bu bahaneyi kabul edebilirdim ama artık yabancıyla konuşturan bir sürü uygulama var. Hatta bunları inceleyip karşılaştırdığım bir video bile hazırlamıştım. İngilizce kurslarına tonlarca para dökmek yerine, grameri benim videolarımla ücretsiz bir şekilde halledip, o parayı bu tür uygulamalara ayırarak pratik yapmak daha mantıklı olacaktır. Ben bile İngilizceden soğumamak adına, Cambly referans kodumla üye olup bana kazandırdığınız ücretsiz dakikalarımla zaman zaman konuşma pratiği yapıyorum. Size önerim de vaktiniz ve bütçeniz elverdiği ölçüde bunu yapmanız. Bunu, hayatınıza yaptığınız bir yatırım olarak düşünebilirsiniz. Belki ilk başlarda bir faydasını görmediğinizi düşüneceksiniz, konuşurken eliniz ayağınıza dolaşacak ama belki de sırf bu sayede, acemiliği orada atmış olacağınız için, o çok istediğiniz işin İngilizce mülakatında eliniz ayağınıza dolaşmayacak.

Dördüncü hata: Yurtdışını çözüm olarak görmek.
“Dil kursuydu, şuydu buydu diye yıllarımı harcayacağıma, giderim altı ay – bir sene yurtdışına, öğrenirim İngilizcemi babalar gibi, gelirim ülkeme.” Öğrenirsin babayı… şey, İngilizceyi belki ama, altı ay – bir senede olmaz o iş. Hele hele gittiğin yerde Türk arkadaşlarınla beraber takılıyorsan hiç olmaz.

Kendim de zamanında yurtdışı eğitim danışmanlığı firmasında çalışmış biri olarak söylüyorum: 2 yıldan daha az süreli olan yurtdışı deneyimleri, turistik gezi niteliğindedir.
Yurtdışına çıkmak elbette bir artıdır ama İngilizcenin i’sini bilmezken çıkmak tam tersi bir etki yaratabilir. Yurtdışındaki dil okullarına belirli bir birikimle giderseniz çok daha verimli olacaktır. “Hocam şu anda İngiltere’de bir dil kursundayım. Anlatılanların hiçbirini anlamıyorum. Sizin videolarınızdan izleyerek öğreniyorum…” gibisinden o kadar çok mesaj alıyorum ki. Ha bu arada, bilmeyenler için söyleyeyim; sağ üst köşedeki linkten ulaşabileceğiniz oynatma listesindeki videolarımda, İngilizcedeki tüm gramer konularını … ‘e anlatır gibi anlattım. Niye sansür geldi ki? Bilmeyene dedim ben. Yani…

Beşinci ve son hata: Sınav odaklı çalışmak.
Evet, elbette bazılarınızın önündeki ilk engel bir sınavı aşmak. Bu sınav da genellikle YDS gibi, sadece gramer ve okuma bilgisinin 5 şıkla ölçülmeye çalışıldığı bir sınav oluyor. Dolayısıyla siz de işi gücü bırakıp, “present perfect varsa şu gelir, virgül varsa bu gelmez” gibi pratik tekniklerle soruları cevaplamaya çalışıyorsunuz. Neticede belki geçiyorsunuz, belki geçemeyip buna yıllarınızı harcıyorsunuz. Ha bu arada, “YDS sınavına Amerikalılar girseydi kaç alırlardı?” diye merak ediyorsanız şu videoma bakabilirsiniz.

İşte tüm bu sınav odaklı düşünme mantığı, aslında bize İngilizce konuşmayı veya yazmayı değil, sadece okumayı öğretiyor. Bundan 10 yıl önce, o zamanki adıyla KPDS’den 94 almış bir özel ders öğrencim vardı ki o dönemde benim aldığım en yüksek not 92 idi. İlk başta benden neden özel ders istediğini anlayamamıştım ama derslere başladıktan sonra Simple Past Tense’de dahi cümle kuramadığını gördüm. O öğrencimin hatası hep bu tür yöntem – tekniklerle gitmiş olmasıydı ama konuşma ve yazma bambaşka süreçler. Her şeyden önce, önünüzde hazır bir şey yok ve cümleleri sıfırdan kendinizin kurması gerekiyor.
Sözün özü: Sınav odaklı çalışmaya başlamadan önce mutlaka Genel İngilizce temelinizi atın. Kurslarda öğrendiğiniz o yöntem ve teknikleri sağlam bir Genel İngilizce temeli üzerine oturtursanız doğru bir adım atmış olursunuz.

Evet… Bu videoda İngilizce öğrenirken yapılan tipik 5 hatadan bahsettim. Sizin de aklınıza gelen hatalar varsa yorumlarda tartışabiliriz. Bir sonraki videoda görüşmek üzere. Hoşçakalın

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.