Listening & Speaking serisinin bu videosunda her yıl 3 milyon kişinin katıldığı ve 140’dan fazla ülkede seçim kıstası olarak alınan IELTS sınavındaki en zorlayıcı bölüm olan Speaking bölümüyle ilgili ipuçları vereceğim. Peki speaking bölümü neden diğerlerinden daha zor? E çünkü İngilizceyle ilgili tüm bilgilerimizi eş zamanlı olarak kullanıp, bunları hızlı ve organize bir şekilde, doğru bir telaffuzla karşı tarafa aktarmamızı gerektiren bir bölüm. Dolayısıyla hata yapmaya da en elverişli bölüm oluyor kendisi.
Speaking bölümüyle ilgili bu ipuçlarını paylaşırken, biraz speaking de yaparak, bu alanda son derece deneyimli olan ve pek çok öğrenci yetiştirmiş olan Alejandra’nın fikirlerini alacağım. Görüşmemizi yabancıyla konuşturan uygulamaları tanıttığım ilk videomda bahsettiğim Cambly uygulaması üzerinden gerçekleştireceğim. Ücretsiz dakika kazanmak isteyenler o ilk videomu izleyebilirler.
IELTS sınavının speaking kısmı 11-14 dakika arasında sürüyor ve Part I, Part II ve Part III şeklinde üç bölümden oluşuyor. Konuşmalar mikrofona değil, doğrudan, “Examiner” adı verilen native speakerlar karşısında, yüz yüze yapılıyor. E tabi bu da gerginliği yüz kat arttırıyor…
PART I
4-5 dakika arasında süren ilk bölümde, bu gerginlik biraz azalsın diye bizimle ilgili sorular soruyorlar. İlk olarak kendimizi tanıtmamızı istiyorlar. Sonrasında da ailemiz, iş yaşantımız, hobilerimiz veya yaşadığımız yer gibi, bilgi sahibi olduğumuz konularla ilgili sorular geliyor.
İnternette ya da dil kurslarında bu kısımda yapmamız gereken şeylerle ilgili bir takım tavsiyeler veriliyor. Bunların en bilinen üç tanesi: Rahat ve samimi olmak, konuşurken göz teması kurmak ve enerjik olmak. Yapmamamız gerekenler ise: Tek kelimeli kısa cevaplar vermek, Çok yavaş ya da çok hızlı konuşmak ve konudan sapmak.
PART II
İkinci bölümde bize üzerinde bir konu ve bu konuyla ilgili birkaç kısa sorunun yazılı olduğu bir kart verilecek. Düşünmek ve notlar almak için bir, konuşmak için ise iki dakikamız olacak. Bu süreleri aşmamak ya da altında kalmamak önemli. İlk bölümden farklı olarak, sınav görevlisi bu aşamada bize müdahale etmeyecek ve sessizce konuşmamızı bekleyecek.
Bu bölümde de fazla resmiyete girmeden, verilen konuyla ilgili kişisel tecrübelerimizi aktarabiliriz. Kartta yazılı olan sorular yönlendirme amaçlı olduğu için her bir soruya ayrı ayrı yönelmek zorunda değiliz. Bunun yerine, bence bu bölümde en önemli olan şey, organize olmak. Su gibi akıp gidecek iki dakikamızı, tıpkı bir makaleyi planlıyormuş gibi planlayarak, daldan dala atlamadan, belirli bir düzen çerçevesinde kullanmalıyız. Topic Sentence – Body – Example üçgeninde bir planlama yaparsak süreyi en verimli şekilde kullanmış oluruz. Örneğin bize,
Describe a subject you enjoyed studying at school.
(Okuldayken hoşlandığın derslerden birini anlat.)
şeklinde bir konu verildiyse, Topic Sentence kısmında şu şekilde tam bir cümle kurabiliriz:
I used to love the fine arts classes when I was at school.
(Okuldayken güzel sanatlar dersinden hoşlanıyordum.)
Şimdi body kısmında neden böyle düşündüğümüzü şu cümlelerle belirtebiliriz:
It was my favorite subject, because I had a chance to build stuff out of scratch in those classes, which I’m good at.
(Favori dersimdi, çünkü o derslerde yoktan bir şeyler var edebilme şansım oluyordu ki, bunda iyiyimdir.)
Example kısmında ise bunun bir örneğini verip detaylandırırsak zaten iki dakikayı da tam olarak kullanmış oluruz:
For instance, I once built a horse out of papier-mache. It had an iron skeleton beneath and a polished and painted texture on the surface. It looked wonderful and I was only thirteen when I made it.
(Örneğin bir seferinde kağıt hamurundan bir at yapmıştım. Altında demir iskelet, üstünde ise cilalı ve boyalı bir yüzeyi vardı. Harika görünüyordu ve onu yaptığımda daha 13 yaşındaydım.)
PART III
Speaking sınavının 3. kısmı aslında 2. kısmına benziyor. Hatta sorulan sorular bile genellikle ikinci bölümde geçen konuyla ilgili oluyor. Farkı ise, karşılıklı konuşma şeklinde geçmesi ve soruların daha soyut, daha global ve daha akademik olması. Bu bölümde kişisel tecrübelere ve örneklere yer vermemekte fayda var.
Bunun yanı sıra, “bunun yanı sıra” kelimesi gibi, “Transitions” adını verdiğimiz ifadelerle konuşmamızı organize etmek bize artı puan getirecektir. “First, second, third, moreover, in addition, on the other hand…” gibi transition, yani “geçiş” sözcükleri, cümlelerimizin arasındaki kaynak yerlerini gizleyerek daha pürüzsüz ve bütünsel bir dile sahip olmamızı sağlar.
Sınavın genelinde baktıkları beş kriter var ve bunlardan bir tanesi de telaffuz. Tabi burada “telaffuz” kelimesini “aksan” ile karıştırmamak gerekiyor. Kendi aksanımız ne olursa olsun onu gizlemek zorunda değiliz. Zaten sınav görevlileri de bunun farkında ve hiçbiri bizim native speakerlar gibi konuşmamızı beklemiyor.
Az önce, sınavın genelinde baktıkları beş kriter olduğundan ve telaffuzun da bunlardan biri olduğundan bahsetmiştim. Bu beş kriterin tamamı ise şöyle: Organizasyon, Akıcılık, Kelime seçimi, Gramer ve Telaffuz.
Bazı öğrencilerin düştüğü hata ise, cevapları ezberlemek şeklinde oluyor. Olası soruların olası cevaplarını ezberlersek konuşmamız doğal görünmeyecektir ve konuşmayı da cevaplara doğru çekiyor olacağımız için mutlaka anlaşılacaktır. Bunun yerine ayna karşısında süre tutarak konuşma pratiği yapmaya çalışmak ve imkanlarımız ölçüsünde bunu ana dili İngilizce olan kişilerle yapmak çok daha iyi sonuç verecektir.
Bol speakingli günler diliyorum. Hoşçakalın.