Bonus derslerin on ikincisi olan bu derste, sizlerden gelen yoğun istek üzerine “get” kelimesini masaya yatırmak istiyorum. Pek çoğunuzun anlamakta zorlandığı bu üç harflinin, kendisi küçük olsa da İngilizce sözlüklerinde birkaç sayfayı işgal edecek kadar çok anlamı olabiliyor. Artık yüz derslik serimizin sonuna yaklaştığımız için tüm bu anlamları ve kullanım yerlerini rahatlıkla kavrayabilecek düzeye geldiğimizi düşünüyorum.
Lafı fazla uzatmadan, karşımıza çıkabilecek en yaygın get kullanımıyla başlayalım. Get kelimesinin bir fiil olarak kullanıldığı bu ilk senaryoda sahip olduğu anlam, “almak”. Bu “almak”, yine aynı anlama gelen “take” kelimesinden biraz farklı. Take sözcüğünü, bir objeyi fiziksel olarak bir yerden almayı kastederken kullanıyoruz. Get ise, bunun dışındaki diğer tüm “almak” anlamını karşılayabiliyor. Örneğin, “Konserin biletlerini aldım” cümlesini her iki fiille de kurarak anlam farkına bakalım:
I got the tickets for the concert.
I took the tickets for the concert.
Getli cümlede o biletleri satın alma veya başka bir tür alma yoluyla, “edindiğimiz/elde ettiğimiz” mesajı var. Takeli cümlede ise, biletleri fiziksel olarak bir yerden, örneğin masanın üstünden, almak kastediliyor olabilir. Get fiilinin soyut olarak “almak” anlamını verdiği başka örnek cümleler de kuralım:
Ben cevabımı aldım. – I got my answer.
O dersini aldı. – She got her lesson.
Ona bir doğum günü hediyesi alacağım. – I will get him a birthday present.
Daha önce hiç uyarı aldın mı? – Have you got any warnings before?
O kitabı nereden aldın? – Where did you get that book?
Gördüğünüz gibi, bazı cümlelerde, “satın almak” anlamına gelen “buy” fiili, getin alternatifi olsa da, özellikle satın almayı vurgulamak istemiyorsak buy yerine get kullanıyoruz.
İkinci senaryomuzda ise, get kelimesi yine bağımsız bir fiil olarak kullanılıyor ama bu sefer, almak değil “getirmek” anlamına sahip oluyor. Bu anlama sahip olmasıyla da “bring” fiilinin en büyük rakibi oluyor. Örneklere bakalım:
Sana bir fincan kahve getireyim mi? – Shall I get you a cup of coffee?
Bisikletini bana getirirsen belki tamir edebilirim. – If you get me your bike, maybe I can fix it.
Tüm bu örneklerde get yerine bring kullanılabilse de, daha pratik olduğu için, özellikle sözlü dilde get tercih ediliyor.
Üçüncü senaryomuzda get kelimesi yine bir fiil görevinde ve bu seferki anlamı, “varmak/ulaşmak”. Bu anlamda kullanıldığında ise arrive fiiline alternatif olabiliyor. Örneklere bakın:
New York’a vardığımda kar yağıyordu. – When I got to New York, it was snowing.
Sana telefonla ulaşabilir miyim? – Can I get you on the phone?
Dördüncü senaryomuzda ise, get fiili bu sefer “bir araca binmek” anlamını katıyor. Örneklerimiz gelsin:
Neden taksiye binmiyorsun? – Why don’t you get a taxi?
Bugün metroya bineceğim. – I’m going to get the subway today.
Get fiili bu şekilde kullanıldığında, phrasal verb halleri olan “get in” ve “get on” deyimleriyle aynı anlamları veriyormuş gibi görünse de, basamaklı taşıtlara binmeyi anlatan get on ve basamaksız taşıtlara binmek anlamına gelen get in, fiziksel bir binme eylemini anlatıyor. Örneğin, birisi bize “Buraya nasıl geldin?” diye sormuş olsun:
How did you get here? (Bakın bunu sorarken bile get kullanabiliyoruz; üçüncü senaryoyu hatırlayın.)
Bu soruya iki farklı şekilde cevap verelim:
I got the bus.
I got on the bus.
Sorduğumuz sorunun doğru cevabı “I got the bus” olmalı çünkü ikincisi, otobüse bindiğimiz şeklinde fiziksel bir eylemi anlatıyor.
Beşinci senaryomuzu anlamak çok olay, çünkü get fiili burada “anlamak” anlamını veriyor. “Understand” fiili çok uzun olduğu için, özellikle günlük konuşmalarda get onun alternatifi olabiliyor. Örneklere bakın:
Sınavdaki soruların bazılarını anlayamadım. – I couldn’t get some of the questions in the exam.
Fıkrasına gülmedim, çünkü anlamadım. – I didn’t laugh at his joke, because I didn’t get it.
Altıncı senaryoda ise “yakalamak” anlamına gelen “catch” fiilinin sözlü dildeki alternatifi olmakla kalmayıp, soyut anlamdaki yakalamayı bile karşılıyor:
Polis en sonunda mahkumları yakaladı. – The police have finally got the prisoners.
İkinci bir şans yakalayamayabilirsin. – You may not get a second chance.
Yedinci senaryomuzda, telefonu açmak veya bağlamak anlamlarını veriyor:
Telefon çalıyor; birisi açmalı. – The phone is ringing; somebody has to get it.
Lütfen beni müdürünüze bağlayabilir misiniz? – Could you get me to your director please?
Sekizinci senaryomuzda, bukalemun get, “öğrenmek” anlamına gelen “learn” fiilinin yerini tutuyor:
Bu şarkıyı nereden öğrendin? – Where did you get this song?
Dokuzuncu senaryoda “başlamak” anlamına gelen “begin” fiilini taklit ediyor:
Artık hareket etmeye başlasak iyi olur. – We had better get moving now.
Onuncu ve sonuncu senaryomuzda ise get fiili to kelimesiyle birleşerek, “… şansına sahip olmak” şeklinde bir anlam kazanıyor:
Hiç bir kız arkadaşa sahip olma şansım olmadı. – I never got to have a girlfriend.
Get’in tüm numaraları bunlardan ibaret değil. Bu on senaryo, get’in kendi başına bir fiil olarak kullanıldığı durumları gösteriyordu. Get kelimesinin bunun dışında da bazı işlevleri var. Mesela bunlardan en bilineni, sıfatları fiilleştirebilmesi. Bir sıfatın fiil halini bilmiyorsanız, başına get koymayı deneyebilirsiniz; çünkü çoğunlukla işe yarayacaktır. Get kelimesinin “haline gelmek” gibi bir anlamı da olduğu için, beraberinde kullanıldığı sıfata da bu anlamı yükleyerek fiil gibi kullanılmasını sağlıyor. Örneğin şu sıfatlarımıza bakalım önce:
cold – soğuk
angry – kızgın
difficult – zor
ready – hazır
tired – yorgun
handsome – yakışıklı
Şimdi başlarına get koyup olacaklara bakalım:
get cold – soğumak/üşümek
get angry – kızmak
get difficult – zorlaşmak
get ready – hazırlanmak
get tired – yorulmak
get handsome – yakışıklı hale gelmek
Son sıfatımızdan da anlayacağınız üzere, get fiili “git gide o hale gelmek” şeklindeki, kademeli bir süreci anlatıyor. Bu anlamı kazandırırken bazı sıfatların comparative hallerinin kullanıldığına şahit olabilirsiniz. Şu örneklere bakın:
The problem is getting bigger. – Sorun gitgide büyüyor.
The weather is getting worse. – Hava gitgide kötüleşiyor.
The patient is getting better every day. – Hasta her geçen gün daha iyiye gidiyor.
Get sözcüğünün diğer bir kullanımına ise Causative Verbs, yani ettirgenlik konusunu anlattığım 85. dersimde değinmiştim. Birine bir işi yaptırmak söz konusu olduğunda kullandığımız fiillerden biri de get sözcüğüydü. Bu bağlamda kullandığımızda, get fiili “ikna ederek yaptırmak” gibi de bir anlam katıyordu. O derste şu örnekleri vermiştik:
Gürültücü çocukları başka bir yerde oynamaya ikna ettim. – I got the noisy kids to play somewhere else.
Üst kat komşuma müziğin sesini kıstıramadım. – I couldn’t get my upstairs neighbor to turn down the music.
Yine o derste, edilgen causative cümlelerinde de get ve make fiillerini kullanabileceğimizi öğrenerek şu örnekleri vermiştik:
Saatimi tamir ettirdim. – I had my watch repaired.
Tansiyonumu ölçtüreceğim. – I’ll get my blood pressure measured.
Arabasını yıkatıyor. – He is getting his car washed.
Get kelimesine değindiğim derslerden başka biri de, edilgenlik, yani passive voice konusunu anlattığım 82. dersimdi. Bu derste, get fiilinin be’nin yerini tutup tutamayacağını tartışmış ve şunları söylemiştik:
- ‘Be’ yerine ‘get’ kullanılır mı? Kullanılır, evet ama bazı koşulları var. Her şeyden önce, bunu daha çok konuşma dilinde tercih ediyoruz ve beklenmedik bir şekilde, aniden gerçekleşen şeyleri anlatırken kullanıyoruz. Mesela, “Terfi ettirildim” derken, “I was promoted” yerine “I got promoted” diyebiliriz.
Durum fiilleri aniden gerçekleşen şeyler kapsamına girmediğinden, durum fiillerinin geçtiği cümlelerde be yerine get kullanmak biraz tuhaf oluyor. Şuna bakın mesela:
O herkes tarafından seviliyor. – He is loved by everybody. – He gets loved by everybody.
Get ile beraber kullanıla kullanıla zaman içinde kalıplaşmış bazı ifadelere bakalım:
Marry fiilinin alternatifi olan get married – evlenmek,
Start fiilinin alternatifi olan, ancak ondan daha havalı duran get started – başlamak,
Dress fiilinin alternatifi sayılabilen, ancak ondan daha sık kullanılan get dressed – giyinmek
Have a divorce ifadesinin alternatifi olan, ancak sözlü dilde ondan daha çok kullandığımız get divorced – boşanmak.
İngilizcede “sahip olmak” anlamına gelen have got/has got kullanımı söz konusu olduğunda, özellikle sözlü dilde have/has kısımları atılabiliyor ve geriye bir tek got kısmı kalıyor. Şu örneklere bakın:
This dude got dogs. – Bu adamın köpekleri var.
We got four minutes to load and leave. – Yükleyip gitmek için dört dakikamız var.
Benzer şekilde, “zorunda olmak” anlamına gelen have got to/has got to ifadelerindeki have/has kısımları da sözlü dilde sıkça atılıyor ve geriye “got to” kısmı kalıyor. Bunun örneklerini de görelim:
We got to go, Charlie. – Gitmek zorundayız Charlie.
You got to know him a lot better than l did. – Sen onu benim tanıdığımdan çok daha iyi tanımak zorundasın.
Son olarak ise, get’in en yaygın kullanımından bahsedeceğim. Maalesef bu, çoğunuzun duymak istemeyeceği phrasal verbs, yani deyimlerin içindeki get kullanımı. Deyimler İngilizcede çoğumuzun baş belası, çünkü iki veya daha fazla kelimenin birleşmesiyle oluşuyorlar; ancak sahip oldukları anlamların bu iki kelimeyle genellikle uzaktan yakından bir alakası olmuyor. İşte get fiili de, phrasal verb yapımında en çok kullanılan fiillerden biri ve peşinden gelen in, out, on, through, over gibi sözcüklere göre farklı farklı anlamlara sahip olan deyimler üretiyor. Mesela bu kombinasyonları ele alacak olursak, anlamları şu şekilde:
get in = içeri girmek
get out = dışarı çıkmak
get on = binmek
get through = bitirmek/üstesinden gelmek
get over = iyileşmek
İngilizcede deyimleri kelime ezberler gibi ezberlememiz gerekiyor. Normal kelimelerden tek farkını, iki veya daha fazla sözcükten oluşmaları şeklinde düşünebilirsiniz. Şimdi bu derste, daha önceki bir dersimde vermiş olduğum sözü tutarak, deyimleri resimli olarak anlatan ve hem sorularla hem de boşluk doldurmalı alıştırmalarla pekişmesini sağlayan mükemmel bir kitap önerisinde bulunacağım. Benim de lise yıllarında hazırlık okurken kullandığım bu kitap, Martin Shovel isimli yazarın ve de aynı zamanda çizerin, Making Sense Phrasal Verbs isimli kitabı. Kitabın isminde geçen “make sense” ifadesi bile aslında bir phrasal verb ve “kavramak” anlamına geliyor.
Bu kitap şu anda Türkiye’de satılmıyor ancak yayıncısına mail atarak durumu ilettim ve olumlu bir sonuç alınması durumunda bu videonun açıklamalar kısmına mutlaka ekleyeceğim.
“GET” Kullanımı Konu Anlatımı için 4 cevap